TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| böyle: | such, this kind of, like this |
| böyle: | sic, so, thus, of a sort, of sorts, that, this |
| böyle bir şey: | somewhere about |
| böyle tipler: | people of that ilk |
| böyle bir ses çıkarmak: | [fiil] to hem |
| böyle olunca: | since this is the way it is, therefore, so |
| Böyle konuşmak sana yakışmıyor.: | It ill befits you to speak like this. |
| böyle muameleye alışık değilim: | I am not accustomed to such treatment |
| böyle bir anlaşma olmadığı zamansa ithalattan vergi almakta serbest oldukları uluslararası ticaret sistemi: | fair trade |
| böyle olmadığı takdirde: | in default whereof |
| böyle bir şirketin yoluna devam edebilmesi için riziko sermayesi finansmanına ihtiyacı vardır: | startup |
| böyle olacağı besbelli ydi: | it was a foregone conclusion |