TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
bilinen: | known, common, familiar, given, conversant, proverbial, twice-told | |
bilinen bütün gerçekler bunlardır: | such are the known facts | |
bilinen gerçek: | truism | |
bilinen gerçekler: | the known facts | |
bilinen şeyleri tekrar tekrar sunmak: | dish up old facts in a new form | |
bilinen bir olay olarak benimsemesi: | judicial cognizance | |
bilinen bir suçun gizlenmesi veya önünde işlenen bir suça engel olunmaması: | misprision of felony |