TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
bow: | londra'da bir kilise | |
bow: | [isim] reverans; başla selamlama; boyun eğme; pruva, baş | |
bow: | [fiil] eğmek, eğilmek, başla selamlamak, reverans yapmak, boyun eğmek; çekilmek | |
bow tie: | fiyonk, papyon | |
bow and scrape: | yaltaklanmak, sahte bir saygı göstermek | |
bow bells: | londra'daki bow kilisesinin çan sesleri | |
bow down: | [fiil] boyun eğmek | |
bow for a violin: | kemane | |
bow with which a stringed instrument is played: | yay | |
bow legged: | çarpık bacaklı, parantez bacaklı | |
bow out: | [isim] başını eğerek çıkmak, çekilmek |