TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| carry: | [isim] golfte topun vurulmadan önceki gidişi, karadan yapılan kayık taşımacılığı, menzil |
| carry: | [fiil] taşımak, kaldırmak, nakletmek, götürmek, çekmek; bulundurmak, getirmek, sevketmek, sağlamak, elde etmek, başarı kazanmak, satışa sunmak, yayımlamak, geçirmek, taşıyıcılık yapmak, menzili olmak, çakmak |
| carry: | elde |
| carry a torch for: | karşı konulmaz bir ihtiras duymak, karşılıksız sevmek |
| carry away: | götürmek, taşımak, alıp götürmek, ayartmak, coşturmak, heyecanlandırmak |
| carry on: | devam ettirmek, sürdürmek, peşini bırakmamak |
| carry on pieces: | parça eşya taşıyacağım, el bagajı |
| carry with it the right of six weeks annual leave: | altı haftalık yıllık izin hakkı doğurur |
| carry out: | uygulamak, gerçekleştirmek, başarmak |
| carry cot: | portatif karyola, bebek taşıma çantası |
| carry over: | [fiil] nakletmek (hesap), gelmek, devam etmek, ertelemek |
| carry forward: | devam etmek, ilerletmek, nakletmek (hesap) |
| carry off: | [fiil] öldürmek, ölümüne yol açmak, iletmek, kazanmak, hakkından gelmek, kapıp kaçırmak |