TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| case: | [isim] durum, husus, olay, sorun, dava, hukuksal olay, kanıt, delil, görüş, neden, hasta, tuhaf tip, kasa, kutu, çanta, valiz, kap, kılıf, mahfaza, kovan |
| case: | [fiil] gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak (kasa, kilif vb.), kaplamak, ciltlemek, örtmek |
| case: | Hastalık hali, vak'a. |
| CASE: | Bilgisayar Destekli Sistem Muhendisligi |
| case: | kilif sik, durum |
| case of kidnapping: | [isim] (kız) kaçırma davası |
| case of measles: | [isim] kızıl vakası |
| case study: | örnek olay |
| case study: | ornek-olay incelemesi |
| case of fraud: | [isim] dolandırıcılık davası |
| case of murder: | [isim] cinayet davası |
| case of absolute necessity: | [isim] mutlak ihtiyaç davası |
| case of first impression: | [isim] emsal kararı bulunmayan, tamamen yeni özellik gösteren dava, ilk kez yargı önüne gelen bir konu |
| case of need: | poliçe üzerinde kefili ya da ödeyiciyi gösteren not |
| case of (at) law: | hukuki mesele |