TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| davalı: | defendant, impleaded, litigant, respondent, in dispute, contested |
| davalı: | defendant, respondent |
| davalı: | defendant, libelee, libellee, respondent, defense, defence [Brit.] |
| davalı avukat: | defense counsel, counsel for the plaintiff |
| davalı vekilinin müvekkili namına bir mahkeme tebligatını tesellüm etmesi (bu durumda tebligatın davalıya bizzat yapılması gerekmez: | acceptance of service |
| davalı tarafından davaya karşı yapılan davanın hukuki sebeplere dayanarak mesmu olmadığı definde bulunmak: | [fiil] to sustain a demurrer |
| davalı ve davacının savlarını sundukları ve yargı kararına bağlı kalmayı kabul ettikleri resmi olmayan mahkeme: | [isim] people's court |
| davalı olmak: | [fiil] to carry on a lawsuit, to stand accused |
| davalı taraf: | defendant party, party to be charged, the defending party |
| davalı şahidi: | defense witness |
| davalı vekili: | [isim] defendant's counsel |
| davalı masrafları: | [isim] defendant's costs |
| davalı işler kalemi: | the disputed claims office |