TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| distress: | [isim] üzüntü, dert, acı, ızdırap, felâket, sıkıntı; tehlike (gemi); haciz |
| distress: | [fiil] üzmek, acı vermek; sıkmak, endişelendirmek; haczetmek, el koymak |
| distress: | Sıkıntı, güç durum, tehlike. |
| distress: | sıkıntı |
| distress call: | imdat çağrısı, s.o.s |
| distress for non-payment of rent: | ödenmeyen kira için haciz |
| distress light can: | filikalarında bulundurulması zorunlu olan yardım çağırma fişeği |
| distress work: | [isim] işsizler için yardım işleri |
| distress goods: | [isim] çok düşük fiyata satılan mallar |
| distress area: | ekonomik çöküntü alanı |
| distress flag: | tehlike bayrağı |
| distress sale: | haciz satışı, hacizli mallar satışı, icra yoluyla satış, haciz konmuş malların satışı |
| distress cargo: | özelliği nedeniyle yüksek navlunla yüklenen yük |
| distress freight: | gemide boş kalan yerlerin doldurulması için düşük navlunla yük alınması, zaruret navlunu |