TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| doğrudan: | first hand, immediate, face to face |
| doğrudan: | first hand, sheer |
| doğrudan: | direct |
| doğrudan doğruya şikâyet olunan fiilden ileri gelmeyen , sadece o fiilin so: | action on the case |
| doğrudan adres: | direct address |
| doğrudan bellek erişimi: | direct memory access (DMA) |
| doğrudan sigortacılık işlemlerinde çalışmamakla birlikte Lloyd's merkezindeki salonda sigortacılarla ilişkili olmak zorunda olan avukatlar: | [isim] lloyd's associates |
| doğrudan doğruya öğrenilmiş bilgi: | actual knowledge |
| doğrudan konsinye çıkartılan ve başka bir tarafça kullanılmayan konşimento: | (US) straight bill of lading |
| doğrudan birinin soyundan gelmek: | [fiil] to be direct descendant of sb |
| doğrudan doğruya birinin soyundan gelmek: | [fiil] to be a direct descendant of sb |
| doğrudan doğruya seçilmiş meclis: | directly elected assembly |
| doğrudan şahsa yapılan tebligat: | personal notice |