TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
dolu: | full, filled, loaded, crowded, occupied, engaged, abounding, abundant, alive with, capacity, fraught, instinct, instinct with, laden, replete, rife, shot, shot through, steeped in, thick with | |
dolu: | hail | |
dolu: | full | |
dolu dolu: | good | |
dolu fırtınası: | hailstorm | |
dolu gibi yağan şey: | hail | |
dolu halinde yağmak veya yağdırmak: | [fiil] to hail | |
dolu yağıyor: | it is hailing | |
dolu yağmak: | [fiil] to hail | |
dolu zahire ölçüsünü bir tahta ile silerek düzeltmek: | [fiil] to strike | |
dolu olmak: | be full, be filled with, abound, bristle, crawl, spill over with, teem | |
dolu şişedeki hava boşluğu: | ullage |