TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| fine: | [isim] ceza, para cezası |
| fine: | [fiil] berraklaştırmak, arıtmak, açılmak, berraklaşmak, para cezası vermek |
| fine: | [sıfat] güzel, hoş, ince, narin, hassas, nefis, mükemmel, saf, iyi, uygun |
| fine: | [zarf] güzel, hoş, iyi, incecik, ucu ucuna |
| fine: | ince |
| fine feathers make fine birds: | ye kürküm ye |
| fine arts: | güzel sanatlar |
| fine art gallery: | güzel sanatlar galerisi |
| fine fas: | piyasadaki bir menkul kıymetin alış ve satış fiyatları arasındaki farkın çok az olması |
| fine pencil: | sert kurşun kalem |
| fine points: | [isim] incelikleri |
| fine distinction: | ince ayırım, ince fark |
| fine tuning: | ince ayar |
| fine excuse: | güzel bahane |
| fine silver: | saf gümüş |