TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| front: | [isim] ön, ön taraf, yüz, cephe, paravan kişi, paravan şirket, alın, sima, yüzsüzlük, utanmazlık, arsızlık |
| front: | [fiil] bakmak, dönmek, yönelmek, karşı olmak, önderlik etmek, yol göstermek, cephesini düzenlemek |
| front: | [sıfat] ön, öndeki, cüret |
| front: | Alın, frons. |
| front bench: | avam kamarasında bakanlar sırası, ön sıralar |
| front row seat: | ön sırada yer, ön sıra da yer |
| front door: | ön kapı, sokak kapısı |
| front on to: | bakmak, bakıyor olmak, karşı olmak |
| front end: | on uc |
| front end collision: | önden çarpışma |
| front end of the nuclear fuel cycle: | nükleer yakıt çevriminin ilk kısmı |
| front of book: | bir dergide yazılardan önceki bölüm |
| front of a building: | bir binanın cephesi |
| front of the house: | normal koşullarda müşterilerinin doğrudan karşılaştığı otel, motel, lokanta ve öteki tesislerin ön yüzü |