TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| hüküm: | rule, authority, provision, sentence, decision, judgement [Brit.], judgment, verdict, adjudication, assize, award, conclusion, deliverance, dicta, dictum, doom, estimate, fiat, operation, predication, proviso, ruling, statute |
| hüküm giydirmek: | sentence, adjudge |
| hüküm süren: | prevalent, governing, in the ascendant, in the ascendent, suzerain |
| hüküm süren kraliçe: | regina |
| hüküm sürme: | ascendancy, ascendency, suzerainty |
| hüküm giymiş birine refakat etmek ya da hareketlerini denetlemek göreviyle resmen atanmış kişi: | tracker |
| hüküm ve karar verme: | adjudication |
| hüküm doğurmak: | [fiil] to be effectual |
| hüküm sürmek: | [fiil] to obtain, to ride, to be rife, to rule |
| hüküm istihsaline hacet kalmaksızın: | [zarf] without having to obtain a court order |
| hüküm giymiş bir kimseyi cezasız salıverme: | absolute discharge |