TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| içinden: | inwardly, within |
| içinden: | from inside, through, thro, thru, across |
| içinden çıkılmaz: | inextricable |
| içinden çıkılmaz durum: | labyrinth |
| içinden çıkılmaz hale getirmek: | complicate, tangle, cock up, make it worse, becloud |
| içinden geldiği gibi: | on the first impulse, impulsive nature |
| içinden geçmek: | pass through, pierce |
| içinden başka bir sayının çıkartıldığı sayı: | minuend |
| içinden bağ: | lace |
| içinden gelmek: | [fiil] to feel like doing, to feel up to |
| içinden geldiği gibi yaşamak: | [fiil] to follow only one's own inclinations |
| içinden geldiği gibi davranmak: | [fiil] to act on impulse |