TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| jam: | [isim] reçel, sıkışıklık, izdiham, tıkanıklık, kolay şey, basit şey, çocuk oyuncağı |
| jam: | [fiil] sıkıştırmak, kıstırmak, sıkmak, basmak, tıkamak, durdurmak, yayını bozmak, parazit yapmak, sıkışmak, tutukluk yapmak, takılmak, doğaçlama çalmak (caz) |
| jam (to): | (elektronik) bogmak |
| jam in: | sıkıştırmak, kıstırmak, sıkışmak, sıkışıp kalmak, takılmak |
| jam jar: | reçel kavanozu |
| jam packed: | hıncahınç, tıka basa dolu, çok kalabalık, balık istifi |
| jam tomorrow: | gerçekleşmeyecek sözler, vaatler, vb |
| jam session: | [isim] caz müzisyenlerinin bir araya gelerek müzik yapmaları |
| jam on it: | iyi talihe ek olarak lüks yaşam |
| jam pot: | reçel kavanozu |