TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
konuşulan: | spoken | |
konuşulan dil: | primary language | |
konuşulan konu ile ilgisi yok: | neither here nor there | |
konuşulan şeyin içeriğinden çıkarılan kanıt: | internal evidence | |
konuşulan sözcükleri aynen tekrarlayabilecek belleğe sahip olmak: | [fiil] to have a good verbal memory |