TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| limit: | [isim] limit, sınır, had |
| limit: | [fiil] kısıtlamak, limitlerini belirlemek, sınır koymak, sınırlamak, limit koymak, sınırlama getirmek, belirlemek, sınırlandırmak |
| limit: | limit, erey, sinir |
| limit: | limit, erey, sinir |
| limit oneself to: | aşmamak |
| limit any one bottom: | bir sevkıyat için açık teminat tahtında beyan edilen azami meblağ |
| limit any one location: | emtea sigortacısının flotan poliçe tahtında bir mahal itibariyle rizikoya maruz kaldığı azami miktar |
| limit of human performance: | [isim] insan gücü sınırları, insan performansı sınırları |
| limit of time: | sınırı, zaman sınırı |
| limit of votes: | oy hakkı kısıtlaması |
| limit of territorial waters: | karasuları sınırı |
| limit of indemnity: | tazminat sınırı |
| limit of tolerance: | hoşgörü sınırı, tolerans sınırı |