TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| milletvekili: | member of Parliament, deputy, congressman, parliamentarian, representative |
| milletvekili dokunulmazlığı: | privilege of parliament |
| milletvekili seçmek: | return |
| milletvekili adayını nutuk söylerken güç ve şaşırtıcı sorularla sıkıştırmak: | [fiil] to heckle |
| milletvekili adayı: | parliamentary candidate |
| milletvekili adayı olmak: | [fiil] to run for parliament, to stand for parliament |
| milletvekili sıfat ıyla kovuşturulmadan muaf tutulmasını istedi: | he claimed immunity from prosecution as a member of parliament |
| milletvekili sandalyesini boşaltmak: | [fiil] to vacate one's seat |