TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| miras: | inherited |
| miras: | inheritance, heritage, legacy, bequest, estate, heirdom, heirship |
| miras almak: | inherit |
| miras beklemek: | wait for a dead man's shoes |
| miras beklentisi olan kimse: | expectant |
| miras avcısı: | legacy hunter, legacy monger |
| miras bakımından belirli şahıslara bırakılan ve üzerinde yalnız intifa hakkının tesisi caiz olan arazi: | settled land |
| miras kalacağını bekleyerek ona göre davranmak: | [fiil] to reckon on an inheritance |
| miras kalacağını ümit ederek ona göre davranmak: | [fiil] to reckon on an inheritance |
| miras bırakmak: | hand down, legate, bequeath, portion |
| miras payı: | portion of inheritance, hereditary share |
| miras borcu: | ancestral debt |