TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| present: | [isim] şimdiki zaman, şu an, belge, hediye, armağan |
| present: | [fiil] sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak (iltifat), tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak (silah), doğrultmak, sahnelemek |
| present: | [sıfat] mevcut, halihazırdaki, şimdiki, hazır, bu, adı geçen |
| present a case: | dava açmak |
| present arms: | silâhları selâm vaziyetinde tutmak |
| present tense: | şimdiki zaman |
| present company excepted (, of course): | sözüm meclisten dışarı |
| present day: | günümüz, bugünkü, şimdiki |
| present value of expected cash flow: | beklenen nakit akımının şimdiki değeri, bir şirketin gerçekleştirmeyi beklediği net nakit meblağ |
| present time: | şimdiki zaman |
| present a balance of $ 1000 to your credit: | 1000 dolarlık alacak bakiyeniz var |
| present fashion: | [isim] günün modası |
| present state of affairs: | işlerin şimdiki (halihazır) durumu, işlerin şimdiki durumu |