TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
sıkışık: | crowded, congested, pressed, hard pressed, jammed, constricted, cramped, dense, serried | |
sıkışık anda görevini üstlenmek: | pinchhit | |
sıkışık anda işi üstlenen kimse: | pinchhitter | |
sıkışık durum: | push | |
sıkışık durumda: | close | |
sıkışık olarak: | closely | |
sıkışık trafik: | heavy traffic, congested traffic |