TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| spread: | yayılmış, dağılmış, genişlemiş, açık, iyice açılmış, sürülen, gergin |
| spread: | [isim] yayılma, genişleme, dağılma, bulaşma, yayılım, genişlik, açıklık, ara, uzatma, şişmanlık, örtü, ekmeğe sürülen şey, ziyafet, şölen, kâr oranı, aynı konuyu yazan karşılıklı iki sayfa (gazete), sapma (balistik) |
| spread: | [fiil] yaymak, sürmek, sermek, açmak, uzatmak, döşemek, iki yana açmak, ayırmak, bulaştırmak, yayılmak, uzanmak, göz alabildiğine uzanmak, açılmak, sürülmek, dağılmak |
| spread abroad: | yaymak (dedikodu vb.), herkese yaymak |
| spread eagle: | [fiil] gergin kanatlı kartal, aşırı milliyetçilik, şovenizm, el ve ayaklarını birbirine değdirme (buz pateni) |
| spread of sth from one person to another: | sirayet |
| spread out: | yaymak, açmak, sermek, ayırmak, yayılmak, genişlemek |
| spread out the table: | sofrayı kurmak, masayı kurmak |
| spread out on or laid out on sth: | serili |
| spread of land: | [isim] arazi parçası |
| spread of risk: | riskin dağıtılması (sigortacının ciddi bir kayba uğrama riskini azaltmak için sigorta ettiği mal veya mülkü başka bir sigortacıya da sigorta ettirmesi |
| spread of business: | işin yayılması |
| spread of disease: | hastalığın yayılması |