TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to bear: | [fiil] doğurmak, birine bir duygu beslemek, ürün ya da meyve vermek, yönelmek, akılda tutmak, faiz getirmek, uygun olmak, üstüne almak, götürmek, dayanmak, çekmek, katlanmak, tahammül etmek, taşımak |
| to bear the consequences: | [fiil] sonuçlarına katlanmak |
| to bear highest credentials: | [fiil] yüksek referansları olmak |
| to bear with the land: | [fiil] karaya doğru yol almak, (gemi) karaya doğru gitmek |
| to bear evidence: | [fiil] tanıklık etmek |
| to bear every mark of poverty: | [fiil] her tarafından yoksulluk akmak |
| to bear in mind: | [fiil] unutmamak, göz önünde bulundurmak |
| to bear sth in mind: | [fiil] aklında tutmak |
| to bear no comparison with: | [fiil] mukayese kabul etmemek |
| to bear a date of: | [fiil] tarihini taşımak, ... tarihinıtaşımak |
| to bear comparison with sth: | [fiil] karşılaştırılabilmek |