TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to fall: | [fiil] çökmek, azaltmak, vukua gelmek, yıkılmak, mahvolmak, alınmak, zapt olunmak, azalmak, rastlamak, tesadüf etmek, düşmek, dökülmek, inkıraza uğramak, inmek, sakıt olmak, sukut etmek |
| to fall between two stools: | [fiil] iki tatmin edici seçenekten hiçbiri olmamak, iki işi birden yapmaya çalışırken hiçbirini başaramamak |
| to fall on evil ds: | [fiil] işleri kötü gitmek |
| to fall out of use: | [fiil] artık kullanılmaz olmak, kullanılma z olmak |
| to fall a prey to temptations: | [fiil] ayartmalara karşı yenik düşmek |
| to fall in with sb's views: | [fiil] aynı görüşte olmak |
| to fall back on lies: | [fiil] yalanlara sığınmak |
| to fall flat on one's face: | [fiil] yere kapaklanmak, bir işi yüzüne gözüne bulaştırmak, kapaklanmak |
| to fall within article 5: | [fiil] 5'inci maddeye girmek |
| to fall within article 8 in paragraph 5: | [fiil] Madde 8 Paragraf 5 çerçevesi içine girmek |
| to fall on deaf ears: | [fiil] kulak verilmemek, dinlenmemek |