TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to force: | [fiil] mecbur etmek, bastırmak, sıkıştırmak, zorla yapmak, bir bitkinin büyümesini yapay yoldan hızlandırmak, icbar etmek, cebretmek, kabartmak, zorlamak |
| to force from: | [fiil] (bir şeyi) zorla almak |
| to force issues: | [fiil] problemleri sonuçlarını düşünmeden çözmeye çalışmak |
| to force an amendment: | [fiil] tadilat teklifi için zorla oy toplamak |
| to force juice out of an orange: | [fiil] portakalın suyunu sıkmak |
| to force down a fas: | [fiil] bir fiyatı indirmek |
| to force out of the market: | [fiil] piyasadan kovmak |
| to force one's way through the crowd: | [fiil] kalabalıkta kendine yol açmak |
| to force on: | [fiil] itelemek |
| to force one's entrance into a house: | [fiil] zorla bir eve girmek |
| to force one's entry: | [fiil] bir yere zorla girmek |