TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to lay: | [fiil] yatırmak, sermek, yatıştırmak, teskin etmek, koymak, vazetmek, yumurtlamak, üstüne koymak, isnat etmek, yerine koymak, dizmek, yaymak, belirli bir vaziyete koymak, sunmak, (sofra) kurmak, (denizcilik) herhangi bir yöne gitmek, dizmek, örmek |
| to lay down arms: | [fiil] silahları bırakmak |
| to lay before sb the dangers he is running: | [fiil] birinin karşı karşıya olduğu tehlikeleri gözü önüne koymak |
| to lay in store for the winter: | [fiil] kış için depolamak |
| to lay in supplies for the winter: | [fiil] kış için erzak depolamak |
| to lay stress on foreign languages: | [fiil] yabancı dillere önem vermek |
| to lay aside all ambition: | [fiil] bütün tutkuları bir yana bırakmak |
| to lay out the red carpet: | [fiil] büyük tezahüratla karşılamak |
| to lay off workmen during a business depreciation: | [fiil] bir ekonomik krizde işçileri çıkarmak |
| to lay a cable: | [fiil] kablo döşemek |
| to lay down paving stones: | [fiil] kaldırım döşemek |