TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to set forth: | [fiil] zikretmek, beyan etmek, ileri sürmek, yola koyulmak, meydana koymak, serdetmek, sergilemek, takrir etmek |
| to set forth one's political views: | [fiil] siyasal görüşlerini meydana koymak |
| to set forth z: | [fiil] bir teori ortaya atmak |
| to set forth a proposal: | [fiil] bir teklifte bulunmak |
| to set forth a theory: | [fiil] bir kuram ortaya atmak |
| to set forth an argument: | [fiil] bir kanıt ileri sürmek |
| to set forth conditions in a contract: | [fiil] bir sözleşmeye şartlar koymak |
| to set forth on a journey: | [fiil] bir yolculuğa çıkmak |
| to set forth one's final opinion in scathing terms: | [fiil] rest çekmek |
| to set forth reasons: | [fiil] sebepler göstermek |
| to set forth the grounds: | [fiil] gerekçeler ileri sürmek |