TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
to touch: | [fiil] el sürmek, ellemek, bitişik olmak, yaklaşmak, düzeltmek, duygulanmak, mütehassis olmak, para koparmak, aldatmak, sözünü etmek, bahsetmek, müzik çalmak, teğet geçmek, erişmek, duygulandırmak, dokunmak, değmek, bitişmek, ilişmek, raci olmak, sürmek, temas etmek | |
to touch elbows: | [fiil] yakın temasta olmak | |
to touch elbows with many sorts of people: | [fiil] türlü türlü insanlarla yakın temasa gelmek, türlü insanlarla yakın temasa girmek | |
to touch 60 mph: | [fiil] saatte 100 km'ye çıkmak | |
to touch the fringes of: | [fiil] bir şeye değinmek | |
to touch wood: | [fiil] nazar değmesin diye tahtaya vurmak | |
to touch shares of armament firms: | [fiil] silah üreten firmaların hisse senetlerine yatırım yapmak | |
to touch up a program (me): | [fiil] bir programı yeniden gözden geçirmek | |
to touch ground: | [fiil] (gemi) batmak | |
to touch for money: | [fiil] birinden ödünç para almak | |
to touch a sorespot: | [fiil] yara deşmek |