TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| well: | [isim] iyi durum, kuyu, kaynak, çeşme, asansör boşluğu, merdiven boşluğu, sahanlık, bagaj, petrol kuyusu, sondaj kuyusu |
| well: | [fiil] fışkırmak, kaynamak |
| well: | [sıfat] iyi, hoş, güzel, sağlıklı, iyi durumda, uygun, yerinde |
| well: | [zarf] adamakıllı, iyi, hoş, çok, iyice, güzelce, dikkatlice, kolayca, oldukça, epey, tamamen |
| well: | [ünlem] öyleyse, peki, şey, ya |
| well met: | iyi karşılanan |
| well disciplined: | disiplinli |
| well then: | gayri |
| well meant: | iyi niyetli |
| well known: | tanınmış, meşhur, tanınan, ünlü, herkesçe bilinen |
| well mannered: | terbiyeli, iyi huylu, efendi, kibar |
| well done: | aferin, bravo |
| well done, please: | çok pişmiş lütfen. |
| well descended: | iyi aileden |
| well dressed: | kılıklı kıyafetli |